2 Şubat 2012 Perşembe

Alsak mı Almasak mı?

      Uzunca bir süredir SAAB'ın iflas başvurusu ve Türk "girişimcilerin"-ben bu yaşıma kadar pek görmedim ama- bu firmayı satın alıp almayacağı gündemde.
      Alphan Manas da Brightwell adlı şirketiyle ve yabancı ortaklarıyla SAAB'ın en ciddi talibi gibi görünüyor. Medyada yer alan birkaç röportajı ve kendi blogundaki videoları ve yazıları açıkçası bana umut veriyor. Genel olarak otomobil üretmenin inek sağmaktan farklı olduğunun ve bir çiftlik işletmekten farklı olduğunun farkında kesinlikle. 
      Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki; bu ülkede Sanayi ve Ticaretten sorumlu olan bir kişi çıkıp da "SAAB'ı kim biliyor, tanıyor kaç tane SAAB görüyorsunuz sokakta hiç gördünüz mü?" diyebiliyor. Ne kadar komik olabiliyor insanlar. Bunu sokaktan birisi söylese anlayabilirsiniz ama sanayi bakanıysanız ve söz konusu olan bir Türk oluşumun böylesine bir markayı satın alması ise durum tek kelime ile "skandal"dır. Tabi hayatının tüm tecrübesini belediye başkanlığı yaptığı 10-15 km karelik  ilçenin sınırlarında kazanan birisi için normal bir durum. Uzaktan yakından SAAB markasıyla ilgilenen bir şirket ya da oluşum için ne kadar da cesaret verici, destekleyici değil mi? SAAB otomobil ve teknolojilerini ürettiğinde bu bakan daha dünyaya bile gelmemişti. Hatta SAAB eniyet kemerlerini ilk kez standart donanım haline getirdiğinde bu beyefendi dünyaya yeni gelmişti.
      "Marka" kavramını ancak kar-zarar oranıyla ya da satış rakamlarıyla tanımlayabiliyor sanırım bu bakan. Gülünç. Bu sözleri değil esasen düşündüren ve güldüren, Sanayi ve Ticaret Bakanı olması daha çok. Ya da "olabilmesi" güzel ülkemde.
      Güzel ülkemin bir başka şahsiyeti, en büyük holdinglerden birinin eski sahibi şimdilerde onursal başkanı (hatta en büyük otomobil montajcısı bu şirket) de şöyle buyuruyor; “Artık soyadımız gibi bir markayla yerli otomobilimizi üretelim ve dünyaya diyelim ki, bak bu da artık bizim otomobilimiz. Bunu başaralım"  Güzel bir cümle değil mi? Ama gelin görün ki sayadları gibi bir markayla ve Türk otomobiliyle ilgili en detaylı açıklamaları da Fiat ve Chrysler CEO'su Detroit Otomobil Fuarında yapıyor. :) TOFAŞ CEO'su ise daha trajikomik bir açıklama yapıyor:   “Fiat’ın hazır teknolojisini, platformunu kullanacağız. Aracın birden fazla versiyonu olabilir. Albea’nın üretiminin bitiyor olması, Fiat için bir şans yaratacak. Albea’nın segmenti çok güçlü. Yerli otomobil markası, Albea’nın yerini alacağı için Fiat’ın diğer modellerinin önünü kesmeyecek, onlarla rekabet etmeyecek. Yani Fiat’ın pazar payını düşürmeyecek aksine yeni bir pazar yaratacağı için satışlarını artıracak” Yani amaç Tıpkı "kuş serisi"nde olduğu gibi sadece araba üretiyoruz demek ve daha da önemlisi Fiat'ın pazar payını düşürmeden platform ücreti yoluyla Fiat'ın gelirini arttırmak :) 
      Tüm bu gülünç açıklamaların ardından Alphan Bey'in söyledikleri daha anlamlı oluyor. Çünkü Alphan Bey SAAB'ın sahip olduğu patentlerden, SAAB markasının değerinden, yeni PhoeniX platformundan, SAAB'ın geliştirmekte olduğu elektrikli bir conseptten, biopower ve biohybrid teknolojisinden bahsediyor. Ve daha uzun vadede üretim bandını Türkiye'ye kaydırmaktan. Ve hatta ileride SAAB markası bünyesinde elektrikli araçlar üretmekten.
      Ben açıkçası otomobil teknolojisinde geleceğin elektrikli araçlarda olduğunu düşünmüyorum. Ancak Alphan Bey gibi araştırabilen, düşünebilen ve risk alabilen girişimcilerin elinden her şeyin gelebileceğini de düşünüyorum. Bu sebepledir ki kendisine çıktığı yolda başarılar diliyorum. Umarım istediklerine SAAB ile ya da SAAB olmadan ulaşabilir.
      Bir 9-3 Aero sahibi ve SAAB hayranı olarak tabi ben SAAB'la yola devam etmesini isterim. Bakalım önümüzdeki süreç nasıl gelişecek ve bizlere neler gösterecek. Alphan Manas'ın kişisel bloguna şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz: 
http://www.alphanmanas.com/
      Biliyorum biraz uzattım ve sinirlendim ama kusuruma bakmayın, görüşmek üzere...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder